"Kalamış iskelesinin arkasında güneş batıyordu. İskeleyle
tramvay durağı arasında beş on tane, kabadayı çınar vardır.
Karakış, ağaçların yapraklarını kökünden kazımış, ince
kalın ne kadar dal varsa, hepsi damar damar gökyüzüne çizilmiş.
Gökyüzü bir âlem. Güneş, Moda burnunun arkalarında bir yerde
batmış olmalı. O taraf, ateş alev yanıyor. Derken, bir sürü
kuş peydah oldu. Bunlar, ağaç demetlerinin çeşitli dallarına
serpildiler. Kimisi seyrek dallardan birisinin tepesine kondu, kimisi
de, sık dalların arasında kayboldu."
diye tasvir ettiği bir İstanbul manzarasında gördüğü bir ressamın
arabasını çeken dört beygiri şöyle ifade eder Bedri Rahmi:
Dört küheylan çeker arabamızı
Biri çizgi biri leke biri renk
Dördüncü adıyla sanıyla Benek...
ve sonra açıklar bu dört
küheylanı:
Karşımdaki
konuda, hepsi açık-seçik yerli yerinde. Konuda beni derhal
durduran, aydınlık gökyüzüne serpilen koyu lekelerdi.
Ağır gövdelerden fışkıran binlerce dal, öylesine zengin,
öylesine görülmemiş bir nakış örmüşlerdi ki, en ufak bir
resim terbiyesi görmüş gözün, bu canım leke düzenini çiğneyip
geçmesi imkânsızdı. Demek, bu tablo dört cevherden biri olan leke ile
başlıyordu. Onun hemen ardından, pırıl pırıl renkler
göze çarpıyordu.
Konunun
ikinci kozu renk’ti.
Daha sonra, incecik dalların gökyüzüne çektikleri başıboş
yüzlerce çizgi.
Bunlar da üçüncü planda yer alıyorlardı. Manzaranın tuzu
biberi de dalların arasına serpilmiş kuşlar olmuştu. Bunlar da,
adına benek dediğimiz
dördüncü cevherin ta kendisi idi. Beneğin, çizgi, leke, renk
gibi, kendi başına buyruk bir resim elemanı olabileceğine çok
zor karar verdim. (Bedri
Rahmi’nin Merhaba Renk isimli yazısının girişi, Akademi
dergisi, Mart 1964, sayı 1 Kaynak:
Resme Başlarken, İş Bankası Kültür Yayınları, Nisan 2012)
19
Ağustos 1957 tarihli bir diğer yazısında anlatmaya devam eder
Benek'i:
Benekler siyah üzerine serpildiğinde
renkler ne kadar belirsiz olsa da hiçbir renk kim vurduya gitmez,
dikkatli bakıldığı zaman yavaş yavaş görünür olurlar der.
Uçakla çok yüksekten uçarken ışık
renklerinin görünmeyip onun yerine sadece bir aydınlığı
seçebilmemizin, gözümüzün renk çeşitlerinden önce rengin
açıklığı veya koyuluğu ile ilgilendiğinin kanıtı sayar.
![]() |
Fener, 1973, Bedri Rahmi Eyüboğlu |
Gece uçarken gördüğü bu siyah
üstüne bir nakış gibi serpilmiş ışık beneklerinin ilk önce
farkına varanın Paul Klee olduğunu düşünür. Klee ustanın benek üzerine
çalışmalarında bu kaynaktan layıkıyla faydalanmış olduğunu
belirtir.
![]() |
Castle and Sun, Paul Klee |
Yazısını
ressam arkadaşlarına şu öğütle bitirir:
"Tabiat ana bence bize bir çift göz, bir çift kulak vermiş, biliyor musunuz? Birisi ile bundan önce yapılanları inceleyeceksiniz, öteki ile de bugün, şu anda, şu saatte, şu dakikada yapılmakta olanları. Yoksa... Yoksa Arivederçi Roma!... Otobüsü öylesine kaçırırsınız ki, arkasından kurşun atsanız yetişmez."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder