26 Kasım 2012 Pazartesi

Artwalk-Nişantaşı, 24 Kasım 2012


Grizine'in organize ettiği Artwalk-Nişantaşı etkinliğinden birkaç not:

Milli Reasürans'ın orda ekibe dahil olduğumda rotamız anlatılmaya başlanmıştı. İlk önce Çağla Cabaloğlu Galeri'de Gökhan Deniz'in 'Hangisi Daha Gerçek?' sergisini ziyaret ettik. Sanatçı paslanmaz çelik tuval üzerine karışık teknik kullanmış. Sergide yer alan video sayesinde eserlerin arkasındaki fikirsel planı ve kullanılan tekniği sanatçının kendi ağzından öğrenebiliyorsunuz.Yüzey olarak şeffaf olan ve görüntüyü yansıtan paslanmaz çelik tuvallerde izleyen olarak kendi yansımanızı eserlerde görebiliyorsunuz. Eserlerin ayna evresinin yeniden canlandırılmasına tanıklık ettiğini belirten serginin küratörü Ceren Turan bu durumu şöyle açıklamış:

"Çeliğin yansıyan yüzeyinde ışığın ve mekan algısının görsel değişimiyle oluşan çeşitlilik, izleyicinin fiziksel olarak resmin yüzeyine dahil olması bağlamında anlamsal bir geri dönüşe katkıda bulunmaktadır. Yansıyan yüzeyde görünenlerin hangisinin, hangi koşullarda daha gerçek olduğu, özdeşleşme ve ötekileştirmenin yarattığı çeşitlilikler doğrultusunda izleyicinin kararına bırakılmıştır." 

(Ayna evresi, kısaca altıncı ve sekizinci aylar arasında, bebeğin bir aynada gördüğü görüntüsü aracılığı ile bedeninin bütünselliğini ve bir varlık olarak kendini kavraması olarak tanımlanabilir.)

Eserlerin bazılarında biraz önce kötü bir şeylerin olduğunu bazılarında ise biraz sonra kötü bir şeylerin olacağını hissediyorsunuz. Gökhan Deniz bahsettiğim videoda korku ve endişe gibi duyguların yanında en çok suçluluk duygusunu iletmeye çalıştığını belirtiyor.

Sergi çıkışı yağmur başlamıştı. Şemsiye olanlar olmayanları da koruyarak galeri galeri gezmeye devam ettik.

X-ist'teki 'Çukur' adlı serginin sanatçısı Ekin Saçlıoğlu'nun gelip bize eserlerinden ve eserlerinin oluşum sürecinden bahsetmesi çok güzel bir sürpriz oldu. Evinin önündeki bir çukurdan esinlenerek oluşturduğu eserlerinde yollardaki çukurlardan, köstebek çukurlarına, ne zaman gömüldüğü bilinmeyen cesetlerin çıktığı çukurlara kadar çukur kavramının ve gerçekliğinin bizi nasıl tedirgin ettiğinden bahsediyor. Orhan Veli'nin Ankara'da belediyenin kazdığı bir çukura düşüp hayatını kaybetmesini hatırlatıyor. Anlattıkları ve eserleri bana da içinde oturduğumuz depreme dayanıksız aslında mezar çukurlarımız diyebileceğimiz evlerimizi düşündürüyor. Kral mezarlarından bile daha konforlu ve yüksek kiralar ödediğimiz çukurlarımız... Aynı zamanda çukur fikrinden yola çıkarak fantastik bir dünya da yaratmış. Kağıt kolaj, hologram, hayvan kemikleri gibi öne çıkan malzemelerin yanında akrilik, kuru/pastel/akrilik boyalar ve mürekkepli kalem gibi pek çok malzemeden faydalanmış.


Teşvikiye Sanat Galerisi'nde Altam Çelem, Bedri Baykam, Doğan Paksoy, İrfan Okan ve Mehmet Günyeli'nin eserlerinden oluşan karma bir sergi vardı.  Teşvikiye Sanat'ın çıkardığı ve geçen Eylül ayında 19. yılına giren benim de severek takip ettiğim Genç Sanat Dergisi'ni son iki aydır kitapçılarda göremediğimi söylediğimde çok masraflı olduğu için dağıtımdan çekmiş olduklarını öğredim. Bu durumda ya abone olmanız gerekiyor ya da gelip galeriden almanız. Galeride abone olursanız eski sayılardan 15 tanesini hediye ediyorlar. Artwalk ekibi olarak bizlere de derginin son iki sayısını hediye ettiler. 

Her yerde büyüyen Türkiye sanat piyasasından bahsedilen bir ortamda yayıncılık alanında yaşanan böyle şeyler üzücü. Rh+artmagazine'in de zor şartlarda çıktığını öğrenmiştim. Yeni sanat dergilerinin çıkması, sanat üzerine düzenlenen panel, seminer ve eğitim programlarının artması gerçeklerinin yanında özellikle sadece plastik sanatlar üzerine yayın yapan dergilerin maddi sıkıntılar yaşıyor olması düşündürücü. Bu bağlamda Genç Sanat'ın Ekim sayısının editör yazısındaki şu cümle çok değerli:

"Geleceğe milyon dolar verilen metalarla değil, onlar üzerinden üretilen bilgi, okuma, eleştiri, yazı yani bir kültür üretimi ile kalınabilir."

Bu keyifli ve yaratıcı etkinlik için Grizine'e teşekkürler...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder