1 Aralık 2013 Pazar

PERFORMANS SANATI - KISA BİR TARİHÇE


Kaynak: Artspace - How Performance Art Took Overthe Art World
Çeviren ve Geliştiren: Necati Demirtaş

Tanınmış bir sanat tarihçisi ve Performa’nın kurucusu RoseLee Goldberg bile Performance Art: From Futurism to the Present adlı kitabında performans sanatını tam olarak tanımlayamamıştır. Muhtemelen bunun sebebi performans sanatını anlamanın zorluğudur. Performans sanatının çetin bir konu olduğu bir sır değil. Marina Abramović, Chris Burden ve Vito Acconci gibi pek çok performans sanatçısı performans sanatını entelektüel bir eğlence (highbrow entertainment) olarak değil, izleyicinin limitlerini test etmenin bir yolu olarak ifade etmiştir. Sanatçılar performanslarına devam ettikçe ve Lady Gaga gibi anaakım sanatçıların  ilham için performans sanatına başvurması nedeniyle Goldberg’in bir ropörtajında da dediği gibi bu sanat “21. Yüzyılın Aracı” olacaktır. Performans sanatının evrimini merak edenler için bu sanatın tarihini Antik Yunan’dan günümüze anlatan özet bir kronoloji hazırladık:

Diyojen,  Jean-Léon Gérôme , 1860
MÖ. 4. Yüzyıl: Diogenes insanların değişebilme yeteneğini göstermek için şehir meydanında önce geri geri sonra ileri yürür ve insanların kendisine gülmesine neden olur. MoMA’da görebilecekleriniz kadar anlaşılması zor değil ancak antik Yunanlılar bile performans sanatına dair şüpheciydiler. Atina'da dönemin medeniyetine karşı çıkıp bir köpek gibi sokakta bir fıçının içinde yaşamaya karar vermesi günümüz performatif eylemlerine çok benzemektedir.

16. Yüzyıl: Rönesans dönemi İtalyanları insanların makinalarla etkileşimde bulunduğu performanslar yapmışlardır. (muhtemelen Leonardo Da Vinci tarafından tasarlanmış olan makineler ile)

1909: Le Figaro’nun ön sayfasında Filippo Tommasa Marinetti Fütürist Manifestoyu yayımlar. Uzam ve zaman içinde bir fikrin hareketini test etmesi bakımından Marinetti’nin manifestoyu yayınlaması kendi içinde bir performanstır, fütüristlerin dinamik resimleri ve heykelleri gibi. Ayrıca Fütüristler, üyelerin manifestolar okuduğu, izleyicilere fırça çektikleri, kulak tırmalayıcı müzikler çaldıkları ve sahnenin bir ucundan bir ucuna tablo taşıdıkları vahşi konserleriyle ünlüydüler. 

1916: Hugo Ball, Zürih’te bazı sesleri kullanarak Karawane adlı anlaşılmaz sözlerden oluşan bir ses şiiri (sound poem) yaptı ve bunu Dadaistlerin popüler mekanı olan Cabaret Voltaire’de okudu.  Ball’ın bu performansı sesin özelliklerini vurgulayan ilk çalışmalardandır. (Dinlemek için)

1919: Avrup’da Freudyen psikanaliz yerleşmeye başladığında, Andre Breton ve Philippe Soupault bedenleri yerine bilinçaltı zihinlerini kullanmaya başladılar. The Magnetic Fields adlı kitapları için Breton ve Soupault o an akıllarına ne gelirse yazıya döktükleri bir performans olan  otomatizmi uyguladılar. Amaçları bilinçli, rasyonel zihin tarafından etkinlenmemiş; rüya yapısına benzer bir yazı (ve çizim) formu yaratmaktı. (Kitaptan bir bölüm okumak için)

1924: László Moholy-Nagy, insanlar ve space arasındaki ilişkiye dair bir keşfi  anlatan Theater,Circus, Variety(Tiyatro, Sirk, Çeşitlilik) adlı kehanet vari bir makale yazar.

1950: Soyut Dışavurumculuk, Jackson Pollock’un  Autumn Rhythm No. 30 adlı eseri ile popülaritesinin zirvesine ulaşır. Diğer pek çok soyut tablolarda olduğu gibi boyayı tuval boyunca dağıtmak için kullanılmış performanssal jestler içerir. Şövalesinin önünde durmak yerine, sanatçı tuvalini yere koymuş ve etrafında hareket ederek ve tüm vücudunu kullanarak tablosunu yapmıştır.

Autumn Rhythm No. 30, Jackson Pollock, 1950

1952: John Cage, Robert Rauschenberg, ve Merce Cunningham, Black MountainCollege’da Cage tarafından “amaçsız” olarak ifade edilen bir etkinlikte birlikte performans gerçekleştirirler. Aynı yıl, Cage, piyanist David Tudor’un bir piyanonun önünde tam olarak dört dakika otuzüç saniye tek bir nota çalmadan oturduğu 4’33” adlı performansı gerçekleştirir.

1954: Japonya’da Jiro Yoshihara, Gutai adında yeni filizlenen bir sanat hareketini başlatır. Büyük çaplı performanslar ve teatral etkinlikler düzenlerler. Manifestolarında eşyalar(things) zarar gördüğünde ya da bozulduğunda ortaya çıkan güzelliğe olan ilgilerini ifade ederler. Yıkım ya da bozulma sürecini, madde ya da nesnedeki içsel yaşamın ortaya çıkmasını sağlayan  bir yöntem olarak kabul ederler.

1958: Art News’deki The Legacy of Jackson Pollock (JacksonPollock Mirası) adlı makalesinde Allan Kaprow, “happening”leri(oluşum) günlük yaşamın akışını bozmak için tasarlanmış olaylar olarak tanıtır. Bir yıl sonra, Kaprow proaktif bir şekilde 18 Happenings in 6 Parts oluşumlarını gerçekleştirir. Bu oluşumlar izleyiciyi aktif bir katılımcıya dönüştürmeyi hedefler ve hareketlerin, jestlerin ve eylemlerin genel hatlarıyla tasarlandığı bir yapısı vardır.

1960: Yves Klein, kendisine has olan IKB mavisini(International Klein Blue ) dünyaya kazandırırken çıplak kadınları boya fırçası olarak kullandığı ilk Anthropometry’sini gerçekleştirir.

1961: Niki de Saint Phalle ilk Shooting Pictures aslı eserlerini yaparken tuvale boya mermileri ateşler. Bu şekilde boyama sürecinin performatif doğasını vurgular ve erkek cinsel gücü ile resim yapma eyleminin benzerliğini alaycı bir biçimde alt üst eder(subvert).

1963:  George Maciunas, Fluxus’u kurar. Performansları metinsel partisyonlara(scores) veya basit komutlara dayanan gevşek uluslararası bir sanat hareketidir. “Fluxconcerts” ve “Fluxkits” etkinliklerinde partisyonlar katılımcılara dağıtılırdı ve onlara gündelik nesneler ile yeni yollarla etkileşime girmeleri istenirdi.

1964: Andy Warhol, Empire State Binansının sekiz saatlik sabit/durağan görüntüsünden oluşan Empire adlı filmini çeker ve filmlerinin performans sanatına dayandığını öne sürer.

1968: Bruce Nauman, Walking in an Exaggerated Manner Around the Perimeter of a Square adlı, stüdyosunda çalışmakta olan sanatçıyı(kendisi) gösterdiği video eserinde sanat ve izleyicilerin deneyimi arasındaki ilişkiyi araştırır. Her birinde kendi bedenini manipüle ederken veya stüdyosundaki çeşitli gündelik eşyalar ile birlikte gösterdiği bu stüdyo filmleri ve fotoğrafları ile ilgili Nauman “Eğer bir sanatçı isem stüdyomda bulunduğum sırada yaptığım her şeyin sanat olması gerektiği sonucuna vardım... Bu noktadan hareketle sanat, bir üründen ziyade bir etkinliğe dönüştü.” der.



1969: Radical sanatın genel olarak kabul görmeye başladığı on yıllık bir dönemde Viennese Actionists grotesk ve ritualistik bir sanat sahnesi(site) olarak bedenlerini kullandıkları bir performans olan Art and Revolution(Sanat ve Devrim) ile hala başlarını belaya sokabiliyorlardı. Umumi olarak masturbasyon yapmak ve şiddet nedeniyle tutuklanırlar.


1970: Gene Youngblood, videonun bir sanat türü olduğunu şiddetli bir biçimde öne sürdüğü  Expanded Cinema kitabını yayınlar. Bir süre sonra, performans sanatçıları Gilbert & George çalışmalarına video dahil etmeye başlar.

1971: John Baldessari, I Will Not Make Any More Boring Art adlı performansında azarlanmış bir çocuk gibi arka arkaya I Will Not Make Any More Boring Art(Artık Daha Fazla Sıkıcı Sanat Yapmayacağım) cümlesini yazar.

Bir sonraki yıl, Chris Burden, asistanının onu kolundan vurduğu Shoot adlı filmi çeker.

Vito Acconci’nin Seedbed adlı ziyaretçilerin üzerinde gezdiği ahşap bir platformun altında bir yandan onlarla ilgili fantazilerini dile getirirken bir yandan da masturbasyon yaptığı çalışmasında olduğu gibi Burden’in performansları da beden ve bedenin diğer insanlara karşı güç kullanımı üzerine artan ilgiyi gösterir.

1973: Acconci ve Burden gibi sanatçılardan aldığı esinle Marina Abramovic, Rhythm serileri ile beden sanatının(body art) öncülerinden biri haline gelir. Bu serilerinde kendi bedenine acı çektirir ya da bunu yaparken seyircilerden yardım ister.

1974: Eski Fluxus üyelerinden Joseph Beuys Amerika ve Avrupa arasındaki ilişkiye dair bir alegori olan Coyote: I Like America and America Likes Me adlı performansını sergiler. Performans için Beuys Amerika’ya keçeye sarılı olarak gelir ve bir galeride yedi gün boyunca bir coyote(çakal) ile kalır. Sonunda, Beuys ve çakal ancak rolleri değiştiklerinde bir arada var olmayı öğrenirler. Beuys politik konulara dolaylı olarak değinerek başarılı bir şekilde sosyal bir durumu performansa çevirir.

1975: Feminist performans sanatı, Carolee Schneemann’ın eleştirmenlerin kadın düşmanı tepkilerini bir kağıt tomarı üzerine yazıp bedenin içine soktuğu Interior  Scroll adlı çalışması ile şoka uğrar. Schneemann kağıtları tekrar açıp yüksek sesle okurken izleyicilerin karşısında çıplak bir şekilde ayakta durur. 

1977: Cindy Sherman, UntitledFilm Stills (1977-1980) adlı çalışması için Hollywood’tan esinlendiği posizyonlarda kendi fotoğrafını çekmeye başlar. Seriler, cinsiyet ve fotografik portrenin performatif yönleriyle ilgilenmesi bakımından bir mihenk taşına dönüşür.
Cindy Sherman, Untitled Film Still #48, 1979


1979: RoseLee Goldberg, performans sanatınının tarihini anlatan ilk kapsamlı kitap olan Performance Art: From Futurism to Present kitabını yazar. Okuyor olduğunuz kronolojiyi o olmadan yazamazdık.

1983: Deneysel müzisyen Laurie Anderson Amerika’daki tatminsizliğe/doyumsuzluğa odaklandığı sekiz saat süren United States konserini gerçekleştirir. Anderson performans sanatının yaygınlaşmasını sağlayan ilk sanatçılardan kabul edilir. 1981 yılında Warner Brothers ile altı album anlaşması imzalar.

1987: ACT UP, (AIDS Coalition to Unleash Power - Gücün Açığa Çıkması İçin AIDS KoalisyonuAIDS salgınına bir tepki olarak kurulur ve AIDS hakkında farkındalığı artırmak için toplum ve devletin ilgisizliğine karşı stratejik olarak performansları kullanır.

1991: Maurizio Cattelan performans olarak bir langırt oyunu düzenler. Sanatçının bireyler arasındaki neşeli etkileşimleri kolaylaştırmak amacıyla geçici, gündelik durumları sahneye koyduğu küratör Nicolas Bourriadu’un Relational Aesthetics(İlişkisel Estetik) olarak adlandırdığı bir dönüşümü önerir.
Cesena 47 – A.C. Forniture Sud 12, 1991. 120 x 190 cm.
12 Square Meters, 1994


1994:  Zhang Huan12 Square Meters adlı çalışmasında Asya’daki pek çok insanın içinde bulunduğu zor yaşam koşullarını anlatmak için balık yağı ile kaplanır ve çıplak olarak sinek dolu bir tuvaletin içinde oturur . Huan ve pek çok diğer East Village performans sanatçısı Çin sansürüne ve diktatörlüğüne tepki gösterir ve performans sanatçılarının Doğu’ya gelmesine yardımcı olurlar.


1995: Gene Youngblood’ın video üzerine teorileri Matthew Barney ve Paul McCarthy’nin performanslarını filme almaları sonrası sonunda farkedilir.

2000: Francis Alys, sosyal performans sanatının hala yaşadığını ve Renactments ile iyi durumda olduğunu gösterir. Renactments, Mexico City’de bir silah aldığını öğrenmeden önce ve öğrendikten sonra polislerin  tepkisini gösteren bir videodur. Aldığı silahı sokakta dolaşırken görünür bir şekilde tutuklanana kadar taşır. Bir sonraki gün inanılmaz bir şekilde aynı olayı tekrarlamak için polisleri ikna eder. Çalışma herhangi bir performansın bizim tarafımızdan dolaysız bir şekilde (with pure immediacy) ve üzerinde düşünmeden(without meditation) bilinebileceği yanılsamasını ortaya koyar.

2005: RoseLee Goldberg tarafında ilk performans sanatı bienali düzenlenir: Performa 05.

2010: MoMA’da düzenlenen Marina Abramovic Retrospektifi bir kurumun performans sanatı ile ilgili düzenlediği ilk büyük etkinlik olur ve MoMA’nın en başarılı sergilerinden biri olur. 

2012: Politika odaklı sanat ve müzik kolektifi Pussy Riot üyeleri uluslararası desteği harekete geçirmeye ve günümüz Rusya’sındaki koşullara dikkat çekmeye çalışan Putin karşıtı bir şarkı olan Punk Prayer adlı performanslarını sergilerken tutuklanırlar.

2013: Jay Z, Pace Galeri’de  sanat eleştirmenlerinden ve twitter kullanıcılarından gelen eleştirileri polarize etmek(kutuplaştırmak/ayrıştırmak) için Picasso Baby adlı (aynı adlı şarkısının) altı saatlik bir performans gerçekleştirir.











1 yorum:

  1. bir sunum yaptım daha iki gün önce. bu paylaşım çok yardımcı oldu. teşekkürler emeklerin için :)

    YanıtlaSil